Seans Odasında Neler Oluyor? Terapi Neden İşe Yarıyor?

Bu soruların 90 saniye içinde okunabilecek kısa cevabı şöyle…

İnsan beyninin birbirine paralel çalışan iki bölümü var:

Biri, hayatta kalabilmemiz için, kaşla göz arasında karar almamızı sağlayan ‘sürüngen beynimiz’.

Diğeri de ilişkilerle, ahlakla, kurallarla ilgilenen ‘memeli beynimiz’.

Sürüngen beynimiz çok erken gelişiyor ve çok hızlı. Çalıştığının bilincinde değiliz. O hatırlamadığımız bebeklik, çocukluk deneyimlerimizin bir çoğu burada kayıtlı mesela.

Memeli beynimiz daha geç gelişiyor ve görece daha yavaş – yarım saniye kadar.

İşte ne oluyorsa bu yarım saniyede oluyor.

Mesela, diyelim ki bir arkadaşımız bize başka bir şehre taşınmaya karar verdiğini söyledi. Önce, biz farkında bile olmadan beynimiz, hafızamızı, bedenimizi, duygularımızı hızla tarar ve duyduğumuz bilgiyle ilgili veri toplar. Biz arkadaşımızın söylediklerinin farkına vardığımızda, bu yarım saniyelik süre geçmiş, bilgi beyinde birçok açıdan değerlendirilmiş, en eski hatıralar bile taranmış ve tepkiler tetiklenmiş olur.

Çünkü sürüngen beynimiz bizi hayatta tutmak için hızla harekete geçmiştir. Durum, küçük veya büyük, ne olursa olsun, beyin bir sebeple bizim için stres kaynağı olabileceğine karar verdiyse, bedenimize savaş ya da kaç emri vermiştir bile.

“Anı yaşıyorum” dediğimizde, aslında yarım saniye rötarlı yaşıyoruz!

Biz yarım saniye sonra davranış seçeneklerimizi gözden geçirirken, aslında geçmişten gelen bir sürü yanlış anlama, varsayım, inanç ve eksik bilgi hiç farkında olmasak da tepkimize temel oluşturmuş olabilir. Geçen yarım saniyenin içine büyük bir önyargı girebilir.

Arkadaşımızın taşınmasına dönecek olursak, yüzümüzde kocaman bir gülümsemeyle onu tebrik ederken birden ter döktüğümüzü ve nabzımızın hızlandığını fark edebilir ama buna o anda mantıklı bir anlam veremeyebiliriz mesela.

Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, algılamamız sandığımız kadar tarafsız değil.

Ancak artık beynin şekillendirilebilir olduğunu da biliyoruz. Beyni şekillendiren, deneyimler. Bu deneyimler anne karnında başlıyor ve ömür boyu devam ediyor. Beyin hepsini kaydediyor. Seans odasında olanlar da aslında birer deneyim.

Peki asıl sorumuza dönelim – terapi neden işe yarıyor?

Terapide eğitimli bir göz, bizi kısıtlayan varsayımlarımızı sorgular, beynimizin bilgileri nasıl bir önyargı süzgecinden geçirdiğini gözlemler ve yeni bakış açıları getirerek bu kapalı mantık sistemini bozmayı hedefler. Beynin farklı bölümlerinin entegre olmasını, bir bütün olarak işlemesini sağlamak için çalışır.

Seans odasında, biz farkında olmadan, beyindeki sinir hücreleri aktive olur, aralarında yeni bağlantılar kurulur, yeni şebekeler oluşur.

Bastırılmış duygular, anılar, zamanla su yüzüne çıkar, farklı bir gözle yeniden çerçevelenir.

Varsa bir illüzyonun kabukları tek tek, azar azar, sindirilebilir lokmalar halinde soyulur.

Tabii bütün bunlar, temeli ebeveyn-çocuk bağına dayanan, güvenli bir terapötik ilişki kurulduktan sonra gerçekleşebilir. Irvin Yalom’un da söylediği gibi, aslında iyileştiren, ilişkidir.

fullsizerender