Güvendiğiniz bir kişi var. Size düzenli olarak diyor ki:
“Hayır, ben öyle bir şey demedim.” Ama dedin!
“Sen yanlış duymuş / görmüş / anlamış olabilirsin.” Ama duydum / gördüm / anladım!
“Öyle bir şey yok.” Ama var!
“Hayal görüyorsun.” Hayal mayal değil!
… Aklımı kaçıracağım. Gerçekten sorun bende mi acaba?
Tanıdık geldi mi? Size yapılan şeyin bir adı var: ‘Gaslighting’.
Gaslighting kelimesinin ne yazık ki tam bir Türkçe karşılığı yok. Gaz lambasını kısmak olarak tercüme edilebilir. Bu tür etiketleri sevmiyorum aslında. Ama bu ara o kadar çok gündeme geldi ki, benim de yazasım geldi…
Gaslighting, yukarıdaki örnekten de tahmin edeceğiniz gibi, bir duygusal manipülasyon şekli – hatta duygusal istismar bile denilebilir.
Gaslighting terimi ilk defa 1938 yılında, Gas Light adlı bir İngiliz tiyatro oyununda kullanılmış. Başroldeki adam her gece gaz lambasını biraz daha kısıyor, eşi gaz lambası giderek daha az mı ışık veriyor yoksa bana mı öyle geliyor diye sorguladığında sert tepkilerle karşılık veriyor. Kadın eşine o kadar güveniyor ki, kendinden şüphe ediyor ve aklını kaçırdığını düşünüyor.
Gaslighting en çok narsistik kişilik bozukluklarında rastladığımız bir davranış şekli – ancak bununla kısıtlı değil. Başka kişilik bozukluklarında da kişinin hep kendi görüşünün doğru olduğuna inandığını veya çevresindeki insanları kontrol etme güdüsünün yüksek olduğunu görebiliyoruz. Ebeveynlerden biri bu taktiği kullanıp çevresindeki insanları manipüle ediyorsa çocuğun bunu modelleyerek kendi hayatında uygulama olasılığı da var.
Aslında bu kişi size yalan söylüyor. Yalan söylediğini de biliyor. Ama karşınızda o kadar güçlü duruyor ki -ve bu o kadar güvendiğiniz bir kişi ki- siz kendinizden şüphe etmeye başlıyorsunuz. Hatta bazen daha da ileri gidiyor, konuyu size çevirip sizi suçlamaya başlıyor. Başkalarını yalan söylemekle suçluyor. Bütün bu süreçte kendinden çok emin. Aklınız karışıyor.
Bu bir güç savaşı aslında.
Akla ilk gelen aldatan ve aldattığına dair tezleri çürütmeye çalışan kişi oluyor genellikle ama, bir yöneticiniz, arkadaşınız veya akrabanız da olabilir bu.
İşin anahtarı bu kişiyi ve kullandığı taktikleri fark etmek. Farkındalık artınca, güven sarsılınca, bu kişinin en önemli silahı elinden alınmış oluyor. Taktikler de işe yaramıyor.
Kapanı fark etmiş ve yakalanmamış oluyoruz.
Aklınıza kimse geldi mi?