Önce Yansıt, Sonra Ne Dersen De!

Yansıtmak ve onaylamak – İngilizcesi ‘validation’. Aynı fikirde olmak değil; yalnızca anladığını yansıtıp, onaylamak.

Psikologlar tarafından, özellikle de çift terapisinde, en çok kullanılan tekniklerden biri. Duygu odaklı terapinin her zaman ilk adımı.

Aslında her iletişimde, her ilişkide çok önemli bir teknik. İlişki sorunları hep eksik onaylarla dolu çünkü.

Karşımızdaki kişiye, bize aktarmış olduğu duygu veya düşünceyi geri yansıtarak, bir anlamda ayna tutarak, onun söylediklerini anladığımızı gösterir, anlaşılan mesajın onayını alırız. Bu kesinlikle aynı fikirde olmayı gerektirmez. Örneğin:

Aslı: “Bu akşamki programı iptal edelim mi? Korkunç bir gündü, biraz ayağımı uzatmak istiyorum.”  

Hakan: “Çok yorgunsun, hiçbir yere çıkacak halin yok. Anlıyorum.”

Hakan, Aslı’yı duyduğunu, anladığını gösteriyor ve algıladığı mesajı yansıtıp, onaylatıyor.

Devamında Hakan “Tamam, ben arayıp iptal ediyorum.” veya “Ben Ali’leri görmeyi çok istiyordum, istersen bir duş al, belki fikrin değişir?” veya “Biraz geç gidelim, hem sen de biraz dinlenirsin.” veya “Sabahtan beri akşamı iple çekiyorum. Hadi gel gidelim, senin de havan değişir.” gibi birçok alternatif cümle kurabilir. Ama ne derse desin, Aslı kendisini duyulmamış, anlaşılmamış hissetmeyecek.

İşin püf noktası, cevap vermek için dinlememek, gerçekten anlamak için dinlemek.

Sonrasında, ikinci adım olarak, anladığımız mesajı yansıtmak.

Konuyla ilgili kendi fikir ve düşüncelerimizi ise, en son belirtmek.

Bu arada yansıttığınız, onayladığınız şey yalnızca karşınızdaki kişinin kullandığı kelimeler değil, ses tonu veya beden dili de olabilir. Amaç papağan gibi söylediğini tekrar etmek değil – yargılamadan, aldığımız mesajı açığa çıkarmak.

Karşınızdaki kişiye, söylediklerine, hissettiklerine önem ve değer verdiğinizi gösteriyorsunuz; onu duyduğunuzu, anladığınızı ortaya koyuyorsunuz her şeyden önce.

Bir deneyin.

Toplantılarda, evde, ailenizle, arkadaşlarınızla.. bu tekniği alışkanlık haline getirebilirseniz, her ilişkide kullanabileceğinizi fark edeceksiniz.

 

Not: Çocuk ve ergenlerde de deneyin – etkisini görün.. 🙂

 

 

david-marcu-45275

Dert Ortağınızı Doğru Seçin

İnsan ilişkileri, inişli çıkışlı. Hele bu bir evlilik veya uzun dönemli bir ilişkiyse, zaman içinde irili ufaklı anlaşmazlıklar olması kaçınılmaz. Bazen bu konuda dertleşmek, konuşmak isteriz – fikir almak ya da sadece içimizi dökmek için.

Aman dikkat!

Özellikle konu önemli bir anlaşmazlıksa, dertleştiğiniz kişiyi seçerken iyi düşünün: Bu kişi beni ne kadar tanıyor, daha önce böyle bir sıkıntı yaşamış mı, yaşadıysa olumlu bir sonuç elde edebilmiş mi?

Sıkıntınızı paylaşacağınız kişi sizi gerçekten dinleyecek (anahtar kelime duymak değil, dinlemek) bir kişi olsun. Bazen ihtiyacımız olan tek şey bu oluyor çünkü: İçimizi dökmek, duyulmak, anlaşılmak. Yok, çözüm aramak istiyorsak da, kendisini sizin yerinize koyabilecek, sizin için en iyi çözüm alternatiflerini bulmanıza yardım edecek, olumlu ve yapıcı bir yaklaşım gösterecek bir kişi seçin. Lütfen “hemen boşan”, “koy kapının önüne” ya da “hemen istifa et”, “bir daha görüşme” gibi cümleler kuran insanlardan uzak durun – o anda, o kızgınlıkla yapmak istediğiniz şey bu olsa bile.

Kızgınsak, sağlıklı dinleyemeyiz, sağlıklı iletişim kuramayız, sağlıklı karar veremeyiz.

Sizin iyiliğinizi isteyen, gerçek dert ortağınız bunu bilecek, önce içinizi dökmenize izin verecek, sonra sizinle birlikte, sizin için yapıcı çözümler üretecektir. Çünkü kızgınlığın altında yatan hayal kırıklığını, hayal kırıklığının altında yatan sevgiyi fark edecektir. Olumlu, ümitli, pozitif beklentilerin faydaları, sonuca etkileri artık bilimsel olarak da kanıtlanmış durumda.

İnsan, en yakınındaki beş kişinin ortalaması olurmuş.

Etrafınıza bir bakın. WhatsApp gruplarınıza bile bakın. Kimin size ne kattığını, kimin sizden ne götürdüğünü iyi değerlendirin. Dertleşeceğiniz kişileri belirlerken seçici olun. O anda yakınınızda olduğu için, pratik olduğu için seçim yapmayın. Unutmayın, hayatınıza bu insanlar şekil verecek.

Konu önemli bir konuysa, birkaç seans için bile olsa profesyonel yardım almak, düşünceleri doğru oturtmak ve tepkisel karar vermediğimizden emin olmak için faydalı olacaktır. Uzun soluklu bir terapi süreci şart değil. Yalnızca aklınız karışıksa düşüncelerinizi düzenlemek için de, konuyla ilgili alan tecrübesi olan bir terapistten randevu alabilirsiniz.

Paylaşmak, yolun yarısı…

tim-wright-123155

Bilingual Therapy: Does Language Change You?

Are you bilingual? What’s your mother tongue? Do you use it at home? Do you share the same first language with your partner/spouse? What language do you use in your day-to-day communications with one another? Are you in therapy? What language do you use there? Why? Have you ever tried language switching (using more than one language interchangeably)?

As the world gets smaller, cross-cultural relationships are becoming less and less an exception. Everywhere we look, we see cultural diversity. Here is the big question: If you are living in a foreign country, if you have multicultural relationships and/or family, do you ever find that you change when speaking one language compared to another? Every language is different, and language carries cultural – sometimes even moral – values with it.

Throughout my life I have had many teachers guiding me through the reality of cultural diversity – sometimes they were children on a school yard, other times they were students in a lecture hall, colleagues in different work environments, friends over coffee, cousins on the phone, even pen pals, all in different corners of the world. I have been blessed with a wide range of teachers, enough to know cultural heritage could and should not be ignored – especially in a therapeutic setting.

Studies show that we can express our emotions more clearly and accurately when we’re using our first language. More and more therapists are using language switching to make sure bilingual individuals and couples could access and express their feelings during therapy sessions. If and when one language is ignored, important aspects of the experience may be left unnoticed. I strongly support the use of the mother tongue in some, if not all, sessions.

Then there is the other side of the coin: Some people find it easier to talk about sensitive issues in another language simply because it’s a social taboo in their own culture. If you grew up in an environment where sex was a taboo or avoided topic, you might be surprised how easier it might be for you to talk about sexual issues in another language. Similarly, for some of us, it is easier to talk about traumas in a language other than the one in which the trauma was experienced.

Race, culture, beliefs, values, attitudes, religion all have impacts on language and these are reflected in the therapy room. We need to be aware of the impact our languages have on us and utilize it.

The poem below, by Sujata Bhatt (who describes herself as “an Indian outside India”), is about how the poet remembers her mother tongue in her dreams, although she doesn’t use it any more.

SEARCH FOR MY TONGUE

You ask me what I mean

by saying I have lost my tongue.

I ask you, what would you do

if you had two tongues in your mouth,

and lost the first one, the mother tongue,

and could not really know the other,

the foreign tongue.

You could not use them both together

even if you thought that way.

And if you lived in a place you had to

speak a foreign tongue,

your mother tongue would rot,

rot and die in your mouth

until you had to “spit it out.”

I thought I spit it out

but over night while I dream,

(munay hutoo kay aakhee jeebh aakhee bhasha)

(may thoonky nakhi chay)

(parantoo rattray svupnama mari bhasha pachi aavay chay)

(foolnee jaim mari bhasha mari jeebh)

(modhama kheelay chay)

(fullnee jaim mari bhasha mari jeebh)

(modham pakay chay)

it grows back, a stump of a shoot

grows longer, grows moist, grows strong veins,

it ties the other tongue in knots,

the bud opens, the bud opens in my mouth,

it pushes the other tongue aside.

Everytime I think I’ve forgotten,

I think I’ve lost the mother tongue,

it blossoms out of my mouth.

Sujata Bhatt

Do you have a language you’ve lost?

Are you a different person speaking one language compared to another?

Think about it.

logo