Tartışma Sanatı

Önce Yansıt, Sonra Ne Dersen De!” başlıklı blog yazımdan beri özellikle çiftlerden çatışmalar sırasında kullanabilecekleri doğru tartışma tekniği konusunda daha fazla soru gelmeye başladı. Bu yöntemi yalnızca sevgilinizle, eşinizle değil, iş ve arkadaş ilişkilerinde de uygulayabilirsiniz. İşte doğru tartışmanın beş altın kuralı:

  1. Kendinizi “ben” diliyle ifade edin.
  2. Yalnızca fikirlerinizi değil, duygularınızı da dile getirin.
  3. Bir konuyla ilgili olumsuz duygularınızdan, endişelerinizden bahsediyorsanız, aynı konuyla ilgili olumlu duygularınızdan da söz edin.
  4. Genellemelerden kaçının. Kurduğunuz cümleler doğrudan konuyla ilgili olsun ve spesifik örnekler, detaylar içersin.
  5. Paragraflar halinde konuşun. Yani bir fikri dile getirin, sonra devam etmeden önce karşınızdaki kişiye konuyu düşünüp değerlendirmesi ve gerekirse yanıt vermesi için zaman verin. Uzun süre durmadan konuşmak, karşınızdakinin sizi etkin dinlemesini zorlaştıracaktır.

Konu açılmışken, doğru dinlemenin de beş altın kuralı var!

  1. Anlatılanları dinlediğinizi beden dilinizle, ses tonunuzla, duruşunuzla belli edin. Onun farklı bir bakış açısı olabileceğini kabullenin.
  2. Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyarak empati kurmaya çalışın. Onun yerinde olsaydınız siz ne hissederdiniz, düşünün.
  3. Karşınızdaki kişi konuşmayı bitirdiğinde önce anlattıklarını, ne anladığınızı özetleyin; yani ayna tutun, yansıtın.
  4. Hemen çözüm üretmeyin. Önce dinlediğinizi, anlattıklarını duyduğunuzu gösterin.
  5. Yargılamayın.

Unutmayın ki sesimizi, kendimizi duyulmamış hissettiğimizde yükseltiriz.

Bu kuralları karşılıklı olarak uyguladığınızda, aynı fikirde olmasanız bile, kendinizi duyulmuş, anlaşılmış ve fikirlerine değer verilmiş hissedeceksiniz.

Bir deneyin!

 

cloudvisual-208962

Aşkın Heykeli

Her sene Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Nevada Black Rock (Siyah Taş) Çölü’nde onbinlerce insan toplanıp, The Burning Man (Yanan Adam) Festivali için Black Rock Şehri’ni kuruyor. Son gece, festivalin sembolü olan adam figürü yakılıyor ve ‘şehir’ yok oluyor. 1986 yılında San Francisco’da bir kumsalda başlayan Black Rock Festivali, birçok insanın ölmeden önce yaşamak istediği tecrübeler listesine girmiş durumda. Kurulan, kendi kendine yetmeye, kendini ifade etmeye ve sanata adanmış bir şehir.

Bu seneki festival 30 Ağustos – 07 Eylül 2015’teydi. Ben orada değildim ama festival başladığından beri dikkatimi çeken ve aklıma kazınan “Love” yani “Aşk” adlı bir heykel var.

Instagram sayfamı takip edenler fark etmiş olabilir, ilişki temalı ve belirgin bir duyguyu anlatan heykeller özel ilgi alanım oldu bir süredir.

Ukraynalı sanatçı Alexander Milov’a ait olan bu eser, 1750 x 770 x 500 cm boyutunda ve 4,5 ton ağırlığında. Heykel, bir erkek ile bir kadın arasındaki anlaşmazlığın hem iç hem de dış yansımasını gösteriyor. Bedenleri kafes şeklinde tasarlanmış olan bu iki insanın iç benlikleri, içlerindeki çocuk hapsolmuş durumda. Gece olduğunda çocuklar ışık saçmaya başlıyor. Bu ışık, karanlık dönemlerde yeniden bir araya gelme, barışma umudunu sembolize eden saflığın, içtenliğin yansıması.

Sanatçı, birbirine sırtını dönmüş ama uzaklaşamamış bu iki insanın bağlanma ihtiyacını, dışa vurulamayan saf sevgisini daha güzel yansıtamazdı. Özellikle çift ve aile terapi ortamlarında çok sık gördüğümüz çelişkili duyguları somutlaştıran bu heykeli buradan da paylaşmak istedim…

Karanlık günlerde bırakalım içimizdeki çocuk konuşsun; dünya daha saf, daha aydınlık bir yer olsun.

photo-original

620x260_643485a195988e6269cab82efdd361d8_c